Welcome to Our Website

Tencereler kaynamıyorsa sorumlusu Anayasa değil

İyi Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, genel başkan olduktan sonraki ilk ziyaretini, doğup büyüdüğü Fatsa’ya yaptı. 

İlk mitingini Fatsa’da gerçekleştirdi. 

Meydanda seslenirken, bu sokaklarda 45 yıl önce karşı karşıya gelen ülkücüleri de devrimcileri de andı.

Dervişoğlu, 70’lerde ‘gereksiz, sebepsiz ve anlamsız kavgalar’ içine girdiklerini söyledi. 

“Bu memleket sağcı, solcu, akıncı, devrimci, ülkücü yetiştirdi ama bir tane bile hain çıkarmadı” diye ekledi.

ADALET, MÜSAVAT, HÜRRİYET

Dervişoğlu, MHP İlçe Başkanı olan avukat Nail Dervişoğlu’nun üç çocuğundan ortancası…

Nail Bey, büyük kızına Adalet, oğluna Müsavat ve küçük kızına Hürriyet adlarını vermiş. 

Müsavat Dervişoğlu, 12 Eylül öncesi Devrimci Yol adlı sol örgütün kalesi kabul edilen Fatsa’da 1980’e kadar Ülkücü Gençlik ve Ülkü Yolu derneklerinin başkanıydı.

12 Eylül’den sonra, Fatsa’nın sosyalist belediye başkanı Fikri Sönmez ile Amasya Cezaevi’nde yattı.

1988’de Ülkü Ocakları’nın kurucu genel başkanı oldu.  

MHP’de başlayan siyasi yolculuğuna İyi Parti’de devam etti. 31 Mart’ta Meral Akşener’in istifasından sonra genel başkan seçildi.

İzmir Milletvekili olan Dervişoğlu Fatsa ziyaretini takip etti.

Önceki gün Dervişoğlu’nun Fatsa ziyaretini takip ettim.

Ardından Dervişoğlu Ailesi’nin Dolunay Mahallesi’ndeki baba evinde söyleşi gerçekleştirdik.

31 Mart’taki sonucu öngöremedik

■  31 Mart’ta seçmen size ne dedi? 

Seçmen almış olduğumuz siyasi kararları bir kere daha gözden geçirmemiz ve öz eleştiri yapmamız gerektiğini işaret etti. 

Yaptınız mı?

Büyükşehirlerde kaybettiğimiz oyu Anadolu’da tolere edemedik. Bu bir gerçek. Büyükşehirlerde neden oy kaybettiğimizi araştıracağız. 

İktidar baskın bir kampanya yönetti. Vatandaş “Ya kazanırsa” endişesine binaen konsolide olarak, AK Parti karşısında en güçlü partiye oy verdi. 

Bunu öngörebildiniz mi?

Bu kadarını öngörmedik. Birtakım kaymalar olacağını söyledik. Ama bu denli bir oy kaybı yaşayacağımızı öngöremedik. 

Seçime ayrı girmek hata mıydı? 

Bizim için belediye başkanlıklarını kazanmak kadar, 2028’le alakalı yol haritası tanzim etmek de vardı. 

Biz 2019 yerel seçimine CHP ile birlikte girdik. O zaman 2023 hedefimiz vardı. 2019’dan başarıyla çıktık ama 2023’ü kazanamadık. Şimdi aynı stratejiyle girseydik 2028’i kazanamayacaktık. 

Dört yıllık bir zaman var. Kayıplarımızı telafi eder ve partimizi özgün kimliğiyle seçime hazırlarız. Kararı birlikte aldık. Birlikte uygulamamız gerekiyordu. Bundan hiç kimse elini yıkayarak çıkıp kurtulamaz. 

Erdoğan’ın adaylığını mümkün kılacak değişikliğe evet demeyiz

 Anayasa tartışılıyor. Erdoğan ve Özgür Özel, müzakereler yürütüyor. Ne düşünüyorsunuz?

Anayasa değişikliğinden murat nedir? Türkiye’de problemlerin üzerini örtmek için anayasa tartışması açmak istiyorlarsa ve “Ekmek bulamadıysanız anayasayı yiyin” diyorlarsa bu oyuna gelmeyeceğiz. 

Anayasada askeri vesayetin izleri silinmiştir. Anayasaya kefil olanların rütbeleri sökülmüştür. Değişmemiş 58 maddesi vardır. Ama vesayet gölgesinden bir türlü kurtulmamıştır. Bir dönem askeri vesayet altında olmuş. Bir dönem FETÖ vesayeti nüfuz etmiş. Sonra Erdoğan vesayeti kendisini göstermiş. 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında tek adamlığa evrilmiş.

Bugün anayasa yüzünden dolar 3 liradan 34 liraya çıkmamıştır. Emekli tenceresini kaynatamıyorsa sorumlusu anayasa değildir. 

Anayasa değişikliği bu düzenin değiştirilmesine ve parlamenter demokratik sisteme geçişe dayanak teşkil edecekse onu tartışalım. Bunu görüşebiliriz ama tek adam rejimini tahkim edecek revizyonlara kapı açacaksa konuşmaya değer dahi bulmuyoruz.

Ortada bir teklif yok. AK Parti’nin elinde ne olduğunu bilmiyoruz. 

“Siyasette bahar havası” deniyor. Millet dört mevsim kara kışı yaşarken kimseye baharı yaşatmayız. Önce kara kış kaldırılacak. Tencere kaynayacak. Gençler istikballerini vize kuyruklarında aramaktan vazgeçecek. Emekli, dul, yetim insanca yaşama koşullarına ulaşacak. Hastane kapılarında randevu sırası beklerken insanlar ölmeyecek. 

Yumuşayacak bir şey yok size göre. 

Türkiye’de ne düzeldi? Emeklinin tenceresi kaynamıyorsa ben siyasetçi olarak bahar vaat ederek ne yapabilirim? 

“Özür Özel’in yerinde olsam görüşmezdim” gibi bir sonuç çıkıyor sözlerinizden.

Ben olsaydım bu konuları görüşmezdim şimdiden. Kara kışa sebep olanlar bir kahramanlık devşirmemeli ve buna partiler izin vermemeli. Görüşsünler, bir mani yok. Ben liderlerin Cumhurbaşkanı tarafından davet edilerek durum değerlendirmesi yapmalarına karşı değilim. Ama bu zamana kadar gere gere getirdikleri şeyi şimdi yumuşatmaya çalışıyorlarsa arkasında gizli ajanda olması lazım. 

Ne olabilir?

Bilmiyorum, rivayetler muhtelif. 

Erdoğan’ın tekrar aday olmasını sağlayacak erken seçime evet der misiniz?

Erdoğan’ın aday olmasını mümkün kılabilecek anayasa değişikliğine evet demeyiz. Bir kere daha önünü açmak niyeti taşınıyorsa karşı çıkarız. 

Bu tartışma Cumhurbaşkanlığı tartışmasından kaynaklanıyorsa ve dayanak noktası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ise ülkeyi yönetenler yönetme iddiasından vazgeçmiyorsa o zaman anayasayı parlamenter demokratik sisteme uygun hale getirmeleri mümkün. Türkiye’yi niye tıkıyorlar?

Bu durumda tekrar aday olabilir mi Cumhurbaşkanı? 

Cumhurbaşkanlığı’na olamaz.

Başbakanlığa olabilir. 

Olabilir, onun da modelleri var. Ama nereden biliyorsun, başbakan ben olmayacağım? Milletin önündeki ihtimalleri alıp kendi tabağına koyan bir anlayışa demokrasi denmez.

Özel, ne zaman sizi ziyarete gelecek?

Benden randevu almadı. Cumhurbaşkanı ile olan temasları ne zaman biter, bilmiyorum. (Gülüyor) Ben yeni başkanım, ziyaret edilmeyi beklerim.

Cumhurbaşkanından tebrik telefonu geldi. Sıcak bir görüşme oldu. Özgür Bey’le üst üste aradılar. 

Arayan, aramayan herkese teşekkür ediyorum. Aramayanlar da dahil olmak üzere. 

Aramayanlardan biri Devlet Bahçeli. Size çok ağır ithamda bulundu

Ben o kadar ağır konuşamıyorum. Birine karşı ağır konuşursam, ertesi gün yumuşak konuşmayı beceremem. Ama bazı siyasiler var ki, yan yana geldikleriyle dün konuştukları lafları sindirebiliyor. Ben ne o ağırlıkta konuşurum, ne de öyle bir ağırlıkla konuşursam, kolay sindirebilirim. Onun için dilime dikkat ederim. Saygısızlık etmem. Kimseye hakaretamiz beyanda bulunmam. Benim kullandığım dilde hakaret, hamaset ve husumet olmaz. 

Beni ihanetle itham etmek birinin haddi değildir. Hain, gafil… Bu sözlere Türkiye’nin meydanları çok şahitlik etti. Ama o ifadelere rağmen bugün yan yana bulunuluyor ise kişinin kendini gözden geçirmesi lazım. Bunları karşılıklı yaşayanlar düşünsün. Ben böyle bir şeye düşmem ve rıza göstermem. 

İyi Parti’nin adayı, cumhurbaşkanı adayı mıdır?

Bana “Cumhurbaşkanı adayı mısın?” diye soruyorsunuz. Daha çok var seçime.

Ben Türkiye’yi yönetmeye talibim. Hangi sıfatla yapacağımı anayasal şartlar ortaya koyacak. Türkiye’ye hizmet etme yolunda çıkmış olduğum yolculuğun en yüksek makamla taçlanması yolunda temennim vardır. 

2028’de sistem değişmezse İyi Parti’nin adayı siz misiniz? 

Başkaları gibi vadeye çek kesmem. 

Fikri Sönmez, has adamdı, iyi belediye başkanıydı

Fatsa’dayız. 12 Eylül’den önce  her sokağında kavgalar oldu ve siz de bu kavgalar girdiniz. Gözünüzde nasıl bir hatıra canlanıyor?

Dün beraber olduğun adamlarla ertesi gün kavga ediyorsun. O kavga ne kadar kavga olabilir? Ama Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi iş şirazesinden çıktı. İşin içine cinayet girdi. 

Arkadaşlarınız öldü. 

Arkadaşlarım… İki taraftan olanlar da arkadaşlarım. Hepsine yanıyorum. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin. Keşke olmasaydı.
“Sebepsiz kavgaların yaşandığı yerdeyim” dedim ya konuşurken; o kavgalara, ihtilalde gördük ki anlam yüklemişiz. Sonra aynı hücrelerde kaldık ve aynı hücrelerden sorgulara götürüldük. İşkencelerden sonra birbirimizin yaralarını tedavi ettik.

Olaylardan sonra kan davası çıkmamıştır. 12 Eylül’den sonra, olup bitenlerin neden kaynaklandığını insanlar iyi süzmüş ve algılamış. 

O dönemde insanların niye hırçın olduğu sorgulanıyor. Ömrümün ilk 20 yılında iki darbe, bir darbe nitelikli muhtıra gördüm. İhtilallerin kendi mantığına uygun nesiller yetiştirmek için yapıldığını düşünürsen, o düzeni inşa edenlerin gerçekleştirdiği bir senaryo… O senaryoda taraf olunmuş olabilir. 

12 Eylül’den önce Fatsa’yı sosyalist belediye başkanı Fikri Sönmez yönetmişti. Terzi Fikri nasıl biriydi? 

Mukallit bir adamdı. Yani, kendini dinlettiren, taklitçi. Çok has bir adamdı. İyi bir adamdı. Doğru ve dürüst bir adamdı. Gençliğinde Adalet Partiliydi. 1969’da fındık mitingi gerçekleştirildi, Perşembe’de. O mitinge gidildi. Mitingten sonra farklı dünya görüşleri oluşmaya başladı.

1971 yılı Fatsa için çok önemlidir. Mahir Çayanlar cezaevinden firar ettikten sonra Fatsa kırsalında bir müddet kaldı. Bizim geleneklerimizde, namuslu kaçağa bakılır. Çayanlar sonra Kanadalı teknisyenleri kaçırdılar. Kızıldere’de öldürüldüler. Ölen 10 kişinin üçü Fatsalıydı; Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Nihat Yılmaz. “Ağabey” dediğimiz insanlardı. 

12 Mart, Fatsa’ya abanınca ve çok sayıda tutuklama olunca ilçe sola yöneldi. 

Terzi Fikri’nin başkanlığı nasıldı?

İşini yapan, iyi bir başkan. Fatsa’nın açılamayan yolları açıldı o dönemde. Fikri Sönmez, Devrimci Yol’un adayıydı. Sandıklara baskı yapıldığı söylenen seçimden sonra başkan oldu. Demokratik açıdan seçilemediğini söylemek istemiyorum. O şartlarda seçilirdi, çünkü öyle bir taban oluşmuştu. 

Bilgisinin dışında olduğuna inandığım birtakım organizasyonlar yapıldı. Devlete kafa tutacak adam değildi Fikri Sönmez. “Fikri abi” dediğim adam, o da. 

12 Eylül’den sonra beraber yattınız mı?

Amasya Cezaevi’nde yattık. Bir gün savunmasını yazarken bir olay çıktı. O yukarıda tek başına kalmıştı. Ben olayın onun olduğu yere nüfuz etmemesi için elimden geleni yaptım.

Anne ve babanızı ziyaret için mezarlıktaydınız. 1979’da sol örgütlerce öldürülen ülkücü Oktay Orbey’in mezarında da dua ettiniz. Dönerken, Mahir Çayan ile Kızıldere’de öldürülen Ertan Saruhan’ın bu mezarlıkta yattığını bana söylediniz ve ondan “Ertan abi” diye söz ettiniz. 

Siz de şaşırdınız. Ertan abi, öğretmendi. Çok güzel Kuran okurdu. Bize namaz kılmayı öğretti. Dayımın arkadaşı. 

Kan ter içinde dönersin ya okuldan, onun annesi Sabıka teyze, geçerken sırtıma bakar, tülbent koyardı. Biraz haşarıydım. Önlüğümün düğmeleri kopardı. Annem görmesin diye, Sabıka teyze düğmelerimi diker, beni eve gönderirdi. Babası Lütfü amca, dedemin askerlik arkadaşı. Dava vekilliği yapardı. Babam avukattı. Ağabey kardeş ilişkisi vardı. 72’de Ertan abiler vefat etti Kızıldere’de. 77’de babam… Babam vefat ettiğinde MHP ilçe başkanıydı. Lütfü amca 78, 79 ve 80 senelerinde Kızıldere’de vefat eden oğlunun mezarını ziyaretten sonra evimize yürüyerek gelir, küçük yaşta yetim kalmış kardeşime bayram harçlığı verirdi. 

Bunu anarşinin ve terörün en yoğun yaşandığı süreçte yapmış olması, Lütfü amcanın hem insani hasletini ortaya koyuyor hem aileler arasında ne tür bir bağ olduğu gerçeğiyle bizi buluşturuyor. Bu akıl Türkiye’yi birleştirir.

Sinan Ateş iddianamesi azmettiricileri himaye ediyor

Türkiye, Sinan Ateş davasını konuşuyor. Ateş iddianamesine bakabildiniz mi? Ne düşünüyorsunuz?

Ciddi bir soruşturma yapılmamış. Suçluların himaye edildiğini gerçeğiyle buluştum. Benim gözümde o bir hukuki metin değil, hukuk tarihimizin çamurudur. 

Belki bir dönem adaletin tecelli etmesini engelleyebilirler ama kimse adaletten kaçamaz. Bunlar bırakın millete, adalet heykeline bile hesap veremez. Bunlar hukukçu değil. 

Adalet müessesesinin zedelendiği yerde toplumda zedelenmemiş müessese kalmaz. Siyaset de bundan nasibini alır. Onun için hatır senedi benzetmesi yaptım. Birilerinin hatırına istinaden tanzim edilmiş bir iddianame.

Mahkemeden iddianameyi reddetmesini bekliyorduk. Hiçbir mahkeme onu kabul edemezdi. Siyasi gerekçeler ve buyurmalarla iddianamenin kabulü gerektiğini söyleyenler vardı. Hakimlere talimat vermek noktasına iş gelmişse adalet çürümüş demektir. 

Hatır senedi ifadesiyle neyi kastettiniz? 

Birilerinin hatırına göre ifadeler cımbızlanmış. Ateş’in eşinin ifadesine yer verilmemiş. Azmettiriciler himaye edilmiş. Cinayet neden işlendi sorusunun cevabı yok. Katile “Adamı niye öldürdün?” diye sormazlar mı? O bile yok. Doğrudan hatır senedi. 

12 Eylül’den önce ülkücü hareket içinde böyle eylemler hatırlıyor musunuz?

Düşünülemezdi. Sanki bir akademisyen ölmüş. Bu akademisyen Ülkü Ocakları Genel Başkanı sıfatı taşıyor. Ama adi bir cinayet hissiyatı oluşturulmaya çalışıldı. İddianamede Ateş’in Ülkü Ocakları Başkanı olduğundan bahsedilmiyor. 

Bir kesim tarafından sanki tatbikat zayiatıymış gibi değerlendiriliyor. Bu kabul edilebilir değil. Hiçbir vicdan kabul edemez. 12 Eylül’den önce böyle şeyler olur muydu? Aklından bile geçiremez kimse. Ben Ateş’le mevkidaşım. Biz Ülkü Ocakları genel başkanları kendi aramızda birbirimizle ilgili olumsuz beyanda bulunmayız. Bırakın böyle bir şeyi akıldan geçirmeyi… Bu ocak aklıyla olan iş değil. Kimse Ülkü Ocaklarını töhmet altında bırakmasın. Burası birçok arkadaşımızın yetiştiği yer. Hiçbir Ülkü Ocaklıyı bir torbacı öldüremez. 

Ne aklı o zaman? 

O çıkacak ortaya. Ortaya çıkması için mücadeledeyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir